22 Ocak 2011 Cumartesi

Üçüncü bir rengimiz var mı?


Hangi rengimiz daha baskın,siyah mı beyaz mı? Masumiyeti simgelediğini sandığımız beyaz renk aslında bastırılmış duyguların,benliğimizi özgür bırakamamanın bir timsali mi? Siyah tarafımız olduğu gibi gözüktüğü için daha dürüst mü,daha güvenilir mi? Delilik hangi renge daha yakın, yoksa üçüncü bir rengimiz daha mı var?
Tüm bunların hatta daha fazlasının cevabı "Black Swan" (Siyah Kuğu) filminde
gizli, arayanlar için.Bunların yanı sıra, zaten herkesin sevdiği bir Natalie Portman var ki, Natalie Portman değil artık orda "swan queen" (kuğu kraliçesi),siyah,beyaz ve göremediğimiz onlarca renk...
Fiziksel acıyla,ruhsal acıyı beraber veren ve hangisi daha kötü diye sorduğumuzda kafamızı karıştıran, bir iç hesaplaşma filmi "Black Swan". Ne tarafta olursak olalım,bir yanın öbürünü er ya da geç bulacağı, fark edemediğimiz, göremediğimiz her şeyin bizi bir gün kovalayacağı gerçeği, film boyunca yüzümüze yüzümüze vuruluyor.
İnsanın hallerini anlatabilmek için tüm metaforları kullanıyor yönetmen.
Aldığınız tek soluğu ancak filmin sonunda bırakabi-liyorsunuz.Tüm klişeleri sineye çekip izlemek lazım filmi. Keza "Kuğu Gölü" balesi, çıkar çatışmaları, anne-kız
ilişkileri,hırs,pişmanlık her şey var "Black Swan"da.
Darren Aronofsky, bu filminde de bizi fazlasıyla geriyor ama değiyor!


2 yorum:

  1. ışıkları kapattığında her şey aynıdır...

    YanıtlaSil
  2. Bir filim bu kadar net ifade edelibilirdi ancak

    YanıtlaSil