8 Ağustos 2011 Pazartesi

30 Gün 9 Ülke 16 Şehir ve "Sound Of Silence"


"And in the naked light I saw/ Ten thousand people, maybe more/ People talking without speaking/ People hearing without listening/ People writing songs that voices never share/ And no one dared / Disturb the sound of silence "

Güzel tesadüfler yaşayacağım,iyi insanlarla karşılaşacağım düşüncesiyle; büyük bir heyecanla,ağır bir çantayla,uzun bir rotayla çıktım yola.Nereden başlayacağımı,nereye gideceğimi,nereden döneceğimi hep planlamıştım.Ama,arada yanlış trene bineceğimi,Paris'te bir hostelde lise arkadaşıma rastlayacağımı,Basel'de yaşayan inanılmaz derecede sıcak Türklerle tanışıp onlarla zaman geçireceğimi,Türkiye'ye hayran kalmış;bizi "Büyük Kanyon"a yakın evlerine davet eden çiftle tanışacağımı,bir sürü güzel insanla,gezginle tanışıp ayrılırken üzüleceğimi,her gece farklı şehirde uyumaktan dolayı gece konuşmak gibi hiç yapmadığım huylar edineceğimi,Amsterdam'da yaşayan, babamın çook uzaktan tanıdığı insanların olduğunu ve onlarda da kalacağımızı bilemezdim.Roma-Floransa-Pisa-Venedik-Nice-Marsilya-Montpellier-Barcelona-Paris-Brugge-Amsterdam-Berlin-Prag-Viyana-Zürih-Basel diye hayali bir rota çizdim,hayalimi gerçekleştirdim.Endişelerimi,paranoyaklıklarımı,her gün kahvaltı etmeden evden çıkmama gibi alışkanlıklarımı,emekliler gibi her akşam yemeğinden sonra içmeden duramadığım Türk kahvemi (!) bir aylığına bıraktım;yanıma az sayıda kıyafet ve öncelikli ihtiyaçlarımı alıp yaklaşık 9 kiloluk sırt çantamla 4 Temmuz gününü iple çektim.
Sürekli seyahat edenler için belki küçük,benim içinse büyük bir adımdı bu yolculuk.Lise yıllarında kafamıza koymuştuk (çok sevdiğim arkadaşımla beraber,birlikte çıkamadık ama o da çıkacak), üniversitede kesin yapacağız demiştik ve o günden bu güne araya ÖSS engeli girdi,sonra üniversiteye alışma dönemi derken staj zamanı geldi ancak zamanın "gerçekten" çok hızlı geçtiğinin bir kez daha farkına varıp, Marsilya'daki otel lobisinde Brezilyalı gezginin de rotamı söylediğimde ki tepkisinde dediği gibi "şimdi ya da asla" diyip,yolculuğun 20 gününü ablamla,10 gününü de tek başıma geçirmeyi planlayıp yola çıktım.İçinde "gitme" düşüncesi olan herkese ilham vermek,elimden geldiğince sorusu olanlara yardım etmek ve kendimce yaşadıklarımı "kayda geçmek" adına kısa notlarımı aktaracağım buradan."Sound of Silence" şarkısıyla başladım, çünkü ne güzel tesadüftür ki radyoyu açtığımda, hostel odasına girdiğimde ranzamın altında yatan kızın bilgisayarında,başka bir hostelin barında çıkan gurubun repertuarında hep bu güzel Simon&Garfunkel şarkısı çalıyordu.Sanki özellikle "anlarımı" güzelleştirmek için evren bana yardım ediyordu ve özünde çok hüzünlü olan bu şarkı, bana garip bir mutluluk veriyordu.

Brugge,Belçika


NOT: Sadece varsa interraille ilgili soruları cevaplıyorum: http://www.formspring.me/interrail



5 yorum:

  1. Harıkasın dıyorum baska bısey de di-ye-mi-yo-rum

    YanıtlaSil
  2. nazancığım bu şarkı tarafından takip ediliyorsun resmen. kadköyden sonra edirnede de bulacak mı seni merak ediyorum :)

    YanıtlaSil
  3. Endişe ve alışkanlıklarını bir kenara bırakıp gitmen harika :) gerçekten de zaman hızlı geçiyor...
    Ne demiş Tyler:
    "Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor."

    YanıtlaSil
  4. Keyifle okudum bende istiyorum :)

    YanıtlaSil